Martılar ve Anneler
- Son Güncelleme: Pazartesi, 14 Aralık 2015 22:56
- Cengiz EREN tarafından yazıldı.
- Gösterim: 3730
Karşı evin çatısına komşular kızsalar da ekmek atardım, martılar, güvenrcinler, serçeler yesin diye. Onlar da yerler, önce martılar gelir, sonra güvercinler, arta kalanları da serçeler yerlerdi. Toplanırlar ve dağılırlardı böylece. Özellikle soğuk kış aylarında yiyeceğe ihtiyaçları olduğunu bildiğim için.
Karga ve Martı benim oturduğum binanın çatısında beklerler, karşı çatıya attığımda hemen harekete geçerlerdi.
Kargalar ve Martıların sürekli bir savaşı var. Ağaçlar kargaların, çatılar ise martılarındı. Kargalar kendilerini kovalayan martılardan ağaçlara konarak kolayca kurtulabiliyorlardı.
Martıların düz bir zemine ihtiyacı var telekli ayakları ile ağaca konamadıklarından. Onların ayakları denizde yüzmek ve düz yüzeylere konmak için gelişmiş durumda.Günlerden birgün iki martı bir bacanın dibine ot taşımaya başladılar. Binanın üzerinde 4 baca varken, kaloriferin yanması için kullanılan bacayı seçmişlerdi. Yuva yaptıkları yer bacanın güneyine bakıyordu. Böylece kuzey rüzgarlarından korunacak ve güneşi sabahtan akşama kadar alabileceklerdi.
Sonra kuluçkaya yatmaya başladılar. Orada yuva yaptıktan sonra çatı olduğu gibi onların evi olmuştu. Bir kuluçkadayken diğeri çatının yüksek yerinde nöbet bekliyor ve diğer martıların ve kargaların konmasını engelliyor ve onlara martıca sesler çıkararak saldırıyordu.
Çatı koruma altındaydı. Yavrulara zarar veremeyecek olan güvercinler, ve serçeler istedikleri gibi çatıya konabiliyorlardı. Martı kuluçkadaki anneyi, yumurtaları ve kendisini, kendisine ait bölge ilan ettikleri çatıyı koruyordu. Günler günleri kovalıyori kuluçkada paylaşarak yatmaya devam ediyorlardı.Kuluçkadaki martı herhangi bir nedenle kalktığında 30 saniye sonra yerine dönüyordu, yumurtaların soğumaması için.
Memelilerdeki iç gebelik, martılarda ve kuşlarda dış gebelik olarak devam ediyor diyebiliriz. Kuluçka dönemini hamilelik olarak niteleyebiliriz. Zira yumurtanın içinde bulunan sperm ve yumurta uygun ısı şartlarında dölleniyor ve yumurtaların kırılması ile doğum gerçekleşiyor.
Bitkilerdeki hamilelik ise çiçek açıp tohum veya meyve vererek, ya da kaktüslerdeki gibi çiçek açıp kendisini dölleyerek devam ediyor. Böyle bakıldığında her bitki de, her her hayvanda ve tabi insanlar da hamilelik ve doğum var farklı şekillerde. Hepsi de genlerini bir sonraki zamana aktarmak istiyorlar.
Bunun için bazıları baharda, bazıları sonbaharda genlerini daha ileriye taşıyacak nesillerini yaratıyorlar.Anneler günü hazırlanan bu yazı anneliğin doğada ne kadar yaygın olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Alınacak mesajlar ise şöyle olabilir.
Kuş beyinli, ya da ot diyerek aşağılama ifadesi olarak kullandığımız varlıklar da sezgisel olarak kendilerini koruyor ve gerekli önlemleri alıyorlar. Doğru yerleşim planlarını bir mimar hassasiyetinde gerçekleştiriyorlar.
Annelik sadece insana ait bir kavram değil.
Yediğiniz her yumurta da dişinin yumurtası ve erkeğin spermi olma ihtimali ve o yumurtadan bir canlı çıkması ihtimali var.İnsanda ise Anne ve baba çok önemli.
Annenin sevgi ve babanın güven vermesi önemli.
Bunlar eksik veya fazla olduğunda sorun çıkabilir. Çocuğun uslu ve terbiyeli olmasına çalışılırken, gelecekte bir sürü sorunu çözemez hale gelmesi sağlanabilir. Bu yüzden çocuklara hayır diyebilmesini ve kendilerini korumasını öğretmek en önemlisi. Bilgiler bir şekilde öğrenilebilir.Tek eşliliğin kuşlar da bile olduğunu görmek şaşırtıcı olmamalı.
Genlerini geleceğe aktarabilen her annenin ve anne olabileceklerin anneler gününü kutlu olsun. Çocuklar ise korkmadan, korkutulmadan, şiddet görmeden, bağımlı olmadan, kendi kararlarını vererek ve kendilerini koruyarak büyüsün.
Cengiz Eren