Şiddet, Futboldaki Şiddet, Katliam
- Son Güncelleme: Cuma, 25 Mayıs 2018 16:34
- Cengiz Eren tarafından yazıldı.
- Gösterim: 7355
44 Kişi. 44 can, belki daha fazla. Silah seslerinin yankılanmasından hemen sonra hayatlarını kaybettiler. Neden olduğu üzerinde çok şey yazıldı ve söylendi. Ama bağlantıların doğru kurulmadığını görmek şaşırtıcı olmadı.Şiddet uzun zamandır hayatımızda yer alıyor giderek daha fazla yer alıyor. Şiddetin en açık olarak yer aldığı alan futbol sahası. Türk toplumu futbolla yakından ilgilendiği için bu alanda yapılan davranışları kolaylıkla kopyalıyor Fatih Terim'in yıllarca önce söylediği ."Yenilmekten korkmuyoruz ama nefret ediyoruz" yeni model şiddetin yaygınlaşmasının miladı sayılabilir. Sonra "Korkaklar hergün cesurlar bir kere ölürler" sloganı yine Fatih Terim tarafından söylendi. "Amansız ol" sloganı ise bunların içinde en vahşi olanı idi. "Şutunla kaleciyi geçmeyi değil, onu yok etmeyi düşün" sloganı da önceki slogan daha az vahşi değildi.
Bütün bunlar topluma sürekli olarak aktarılırken insanlar farkında olmadan şiddete yönlendiriliyorlardı, toplumdaki insanlar. Sadece bunlar mi? Politikacılar arasındaki çekişmelerin, futbol maçlarındaki kavgaların, köşe yazarlarının kahvelerde kavga etmesi üzerinden çok geçmemişti. İnsanlar kendilerini güçlü görmek istiyorlar ama göremedikleri zaman dokunma duyuları ile hissedebilecekleri güven ihtiyaç duyuyorlardı. Bu da tabanca, silah, bıçak gibi tutulabilen nesnelere duyulan ihtiyaç demekti. Belinde silahı olduğu için kendisine güvenen birisi tabii ki tehlike arzeder, özellikle silahına asılmak gereğini hissettiğinde. Bir başka önemli nokta ise kişilerin zihinlerinde yaşadıkları tecrübelerin etkileri. Geçmişte yaşanan ama tepki gösterilemeyen ve kişinin zihnine kötü tecrübe olarak kaydedilen tecrübeler de, bu konuda düşünüldüğünden daha fazla etki yapabilir.İnsanlara maç seyrederken bakın, tuttukları takım yenilmeye yüz tuttuğunda, tuttuğu takımdaki oyuncu gol kaçırdığında kolaylıkla küfredebiliyorsa, şiddet ortaya çıkıyor demektir. Takımı yenildiğinde kendi oyuncularını taşlayan taraftarlar tabii ki şiddeti ne kadar kolay ortaya çıkabildiğini gösteriyorlar. Başarısızlığın bu kadar önemsendiği bir durum gibi görülüyorsa da, taraftarlar farkında olmadan takım tutma içeriği ile kimlik seviyesindeki boşluklarını doldurmaya başladıklarında, takımı yenildiği zaman bu boşluğun ne kadar büyük olduğunu farkedip bu boşluğa göre tepki gösteriyor. Boşluk büyükse tepki de büyük olacaktır. "İçimizdeki çocuk" sloganı da önce "içimizdeki trafik canavarına" ve sonra da "içimizdeki katile" kadar ulaştı. Aslında güven ve güvensizlikle, ilgili şiddet, hem de doğrudan doğruya. Şiddetin ortaya çıktığı durumlara bakıldığında, kişi kendisini güçsüz hissettiğinde güçlü olduğunu göstermek için yapılan davranışlar. Kişi kendisine güveniyorsa ve kendisini seviyorsa, insanları da sevecek demektir ve onlara zarar veremez.Futbol takımı üzerinden geleceğini belirleyen bir kimse takımı şampiyon olamadığında geleceğini de kaybedecektir. Takımsız, kendi geleceği olmadığı için. Gelecekten umudu kalmadıysa tabii ki şiddet ortaya çıkacaktır. Takımı yenildiğinde kendisini ölmüş gibi hisseden kişi, sınıfta kalacağını anladığında hayatı sona erecek şeklinde düşünen kişi, kendileri almak istediği kızı başkalarına veriyorlar, namusumuz gidiyor diye düşünen kişi veya kişiler şiddeti ortaya çıkarabilirler kolaylıkla. Yukarıda aktarılan bilgilerden sonra siz istediğiniz kadar "bu olay neden oldu" diye düşünün, ve olumlu mesajlar vermeye çalışın istenen sonuç ortaya çıkmayacaktır. "Karıncayı inciten bizden değildir" deyin ve o insanlar da karıncayı incitmezler ama insanların üzerine tabanca ile makineli tüfek ile saldırabilirler. Olayların ortaya çıkmasından çok o olayların zihinsel süreçler açısından incelenmesi gerekiyor. Sürü psikolojisi içinde yer alan kişiler sürüden ayrı kalmamak için onların yaptıklarını ya da söylediklerini yapacaklardır, söz dinleyen uslu çocuklar gibi. Hele yaşanan geceler karanlık ve silah sesleri ile doluysa yalnız kalmamak için biraz daha yanındakilere bağlanacaktır. Zihinde yer alan korkular, gösterilemeyen tepkiler ve yaşanan kötü tecrübelerin kapakları açıldığında kişiyi gerçeklerden koparan ve bir nevi trans halinin yaşandığı durum ortaya çıkaracaktır. Bakıldığında zaten ilk silah sesi duyulana kadar kimse ateş etmemiş olsa gerektir. İlk silah sesi duyulduktan sonra yaşana trans hali derin bir hipnoza dönüşür ve kişi ateş ederken kendisini de, canını aldıklarını da film gibi seyretmektedir. Yaşananlar gerçek gibi algılanmaz, çığlıklar ve akan kanlar duyulmaz ve görülmez. Kill Bill filmindeki sahneler benzer yaşanır. Sonra olan olur. Bütün toplu katliam olaylarına bakıldığında olayı hazırlayan nedenler, kişinin herhangi bir nedene takılması ile başlar. Bu atılamayan bir gol olabilir, zayıf not veren bir öğretmen, karşılık vermeyen sevgili veya başkasına verilen bir kız olabilir. Sonrasında ise kişi olayı kurar, kurar, kurar ve aile de işin içindeyse onları da etkiler. Sonra bir el silah sesi ve arkasından dökülen kanlar. Yurtdışında da gördüğümüz katliam olayları da benzer şekilde gerçekleşir.Zihindeki kapaklar bir nedenle açıldığında içerisi gösterilemeyen tepkiler ve kötü tecrübeler ile dolu ise kişi hiç karşılaşmadığı bir duygu yoğunluğu ile karşılaşır. Kimi ağlar, kimi panik atak krizine girer, kiminde uçak korkusu ortaya çıkar ve kiminde ise el tetiğe dokunuverir. Jim Jones'un kurduğu tarikatı ziyaret eden Amerikalı senatör tarikat üyeleri tarafından öldürüldükten sonra tarikat üyeleri bir meydanda toplanır. Jim Jones bir konuşma yapar. Ölmeleri gerektiği ve çilek tadındaki zehiri içmelerini söyler. Kimse hareket etmez. Sonra bir kadın kucağındaki çocuk ile ilerler. Zehiri önce çocuğuna içirir ve sonra kendisi içer. Sonrasında bütün bir tarikat zehir için sıraya girmiştir ve hepsi ölür. Çocuğa içirilen zehirle, çekilen tetik arasında hiçbir fark yoktur aslında. Cemaatlerde ve cemaatleşen toplumlarda bu sonuçlar daha çok görülecektir. Mürit-Mürşit ilişkisi var ise benzer sonuçlar kolaylıkla ortaya çıkabilir. Toplumu cemaat haline getirerek daha kolay yönetmeye çalışan her yönetici ve her kişi bu sonuçlardan daha fazlasına da alışmalıdırlar.Cemaatin müridi olmak yerine birey haline gelebilmek ise tek çözümdür. Bu da rasyonel düşünce, insanın kendisini sevmesi ve kendisine herhangi bir araca gerek duymadan güvenen insanlar olabilmesi ile ilgilidir. Bunun da yapılabilmesi çok kolay aslında. Kimseye sormadan kendisi "karar" verebilen, verdiği karardan sonra harekete geçebilen ve karar verdiği için "hayır" diyebilen insanlar sürüden kolaylıkla ayrılırlar. Sürüden ayrılanı kurt kapabilir ama sürüden ayrılmayanlar doğru mezbahaya giderler ya da ortalığı mezbahaya çevirirler. Cengiz Eren
NLP Uzmanı ve Eğitmeni
27 Aralık 2010