Bardaktaki Vurgun
- Son Güncelleme: Pazar, 26 Mayıs 2013 11:27
- KY tarafından yazıldı.
- Gösterim: 3271
Olanı olduğu gibi kabul etmekten söz ediyor insanlar, bardağın dolu tarafına bakarım gibi laflar ediyorlar.
İstediğin kadar bak, Bir çok insan aşağıya, derinlere, inemiyor, denizin altına inerse vurgun yiyeceğinden korkuyor. Yok denizaltları çünkü,
Öyle kalıplarla, yalan yanlış tanımlarla, bir tane formül ezberlemekle bunların içinden çıkabileceklerini sanıyorlar.
Zira, bardağın dolu tarafını görüyorum demekle olacak bir şey değil bu, eğer öyle olsaydı toplumun en az yarısı kendinden memnun, mutlu insanlar olurdu. Bunun tanımlarını, süreçlerini, çelişkilerini , olumlu ve olumsuzun bir çember oluşturduğunu, çemberin bir doğruya doğru gittiğini, onların tekrar birbirine dönüştüğünü bilmezsen olmaz.Keşke hayat öyle bir şey olsaydı
Oyun gibi oynardık, oynaya oynaya yaşardık.
Kabullenme tarifini ben, ipi sapı, çeri çöpü kabullenmek olarak anlamıyorum. Kabullenmek değişim hakkı saklı kalarak bir kabullenmedir. Olanı olduğu gibi kabul edemem. Bu kadar pisliği, cehaleti, odunluğu bunların neyini kabulleneyim. Değişim hakkını ve şartını kullanarak kabul ediyorum, onu da sırf kendime yardım edebilmek için, şartlı yani ekleme yapıyorum.
Bunlar moda laflar, bunlarla falan, bardağın dolu tarafına bakarak , olanı olduğu gibi kabul ederek çelişkilerini çözemezsin. Yok öyle bir şey! Olumsuzu bilmeden, olumsuzdan geçiş yapmadan, olumluyu bilmek mümkün değil, bir iki tane sloganla ordan kurtulamazsın, bu moda sözcüklerle, bu anlayışlarla falan hayat çözümlenemiyor, analiz edilemiyor, bu tanımlar yetersiz ve eksik kalıyor.Bunları yaşamına dahil etmek için daha özel bilgiler ve yeni yöntemler gerekiyor.Diyelim ki olumluya geçtin, o da ayrı bir risk taşıyor, bu kez de onun için de kayboluyorsun, onun da bir ölçüsü, terazisi, tanımları var, uygulama ve sürdürebilme süreçleri var.
Ne kadar olumluda kaldın, ne kadarını uygulayabildin,
Olumluda kalmak istiyorum desen de kalamazsın.
Sen olumsuzu anlamadan, olumluda nasıl durabilirsin ki,
Ancak olumsuzu yenerek orada kalabilirsin.Ben olumluda kalırım, hiç aklıma olumsuzu getirmem, silerim falan, bunlar o kişiyi daha fazla bunalıma sürükler. Çünkü iki tarafı görmek istemez, sadece bir tarafı görmek, sahip çıkmak istersen işin içinden çıkamaz, onu tutamaz, onu sürdüremezsin.Olumlu ve olumsuz noktası öyle bir nokta ki hayatın diğer alanları gibi nerde durursan dur,o süreci, değişimi, dönüşümü fark etmiş olmak gerekiyor.
Onu izleyebiliyorsan, fark edebiliyorsan ancak o zaman sen olumlu da kalabilirsin. Hayatın bütün alanlarının çelişkilerden oluştuğunu, çelişkilerin iki yönü olduğunu, birbirine dönüştüğünü, hepsinin de öyle ayrımlarının olmadığını, bunları iki ucuyla birbirine dönüşen şekliyle görürsen, o süreçleri fark edersen onların içinde hareket edebileceğini, bisiklet sürer gibi dengeyi sağlayıp, hareket ederek yapabileceğini, ancak o zaman yaşamında bir olumlu bir olumsuz da gelse onları aşabileceğini, onların farkındalığı ile orda kalabileceğini bilmek gerekiyor.
Diyelim ki düşüncelerini değiştirdin, artık olumsuz hiçbir şeydüşünmüyorsun, hayatında bir şeyler ters gitmeye ve olumsuz şeyler artmaya başladı. Bir de o zaman dön bak kendine olumlu düşünebilecek misin ? Ya da, bir iletişime gir dene bakalım, ilişki içerisindeyken ne durumdasın?Sohbetlerinde olumsuz bir izlenim yaratmak için farklılıkları vurgula, iletişim kurduğun kişiyle aynı fikirde olmadığın konulardan konuş, varsa hatalı düşündüğü ve yaptığı şeyleri tekrarlamakta ısrarcı ol,
“Dünyada cehennemi yaşamak istiyorsan, cehaletle karşı karşıya kal” sözünü hepimiz biliriz. Yaşamda istediğin kadar bilinçli ol, ne olursan ol, de ki bir terslik oldu ve hayat seni en cahiliyle karşılaştırdı. Her durum da “uzak dur, kaç !” stratejisini mi uygulayacaksın ?
Kaçtın da kaçamadığın yer geldi.Birde ordan görmen lazım kendini, hakikaten sen bunu hazmettin mi, kırıp dökmeden, kendine zarar vermeden, bu karmaşık olaydan kendini kurtarabildin mi ve ne kadar olumluda kalabildin?Sen değiştin mi değişmedin mi?İşler yolunda gittiği için mi öyle, sen mesafe koyduğun için mi öyle, onu da bir görmek lazım.
Ancak o zaman kendinden emin olabilirsin.Ben olumsuz bir şeyle karşılaştım ve orada kendimi korudum, uzatmadım, değmedim, çarpmadım, çabuk uzaklaştım ve onu geçebildim, diyebiliyor musun ?Böyle ufak denemelerle, çatışmadan kaçamadığın durumlarda terazinin dengesini ölçmek gerekiyor.Olumsuz durumlarla nasıl baş edeceğini, duygu ve düşünce akışını nasıl değiştireceğini, olayları en az hasarla nasıl atlatacağını bilemezsen, kendini korumak ve kurtarmak için yeni modeller geliştiremezsen, olmaz.Sadece bardağın dolu tarafı ile işin içinden çıkılmaz.
Yetmez o. Bardağın hiç varolmadığını da bilmek gerekebilir.Bunları sorgulamaz, gözden kaçırır, bu yumak içerisinde göremezsen, işte asıl o zaman vurgunu yersin.
Hakikaten vurgun yersin. Ondan sonra da şarkıyı dinlersin, dönülemez yolda olduğun için.
"Ben yine sana vurgunum".
Sonra da basınç odasında uzun süre yalnız bekleyiş. Düşünmeyi bırakıp eğlenmeye ve keyfini çıkarmaya bakmanın zamanı, değişimi kendi kararın ile başlatarak.
25.05.2013 Balçova Firdevs ERSOY