Erdal İnönü, Arıyoruz....
- Son Güncelleme: Çarşamba, 31 Ekim 2012 21:08
- Cengiz EREN tarafından yazıldı.
- Gösterim: 8643
Çok tanıdık bir yüzdü, Erdal İnönü. Kurtuluş savaşını lider olarak yönetmiş en önemli isimlerden İsmet İnönü'nün oğluydu. Daha sonra Türkiye'nin kaderinde önemli rol oynayan İsmet İnönü köy enstitülerini önce açmış, sonra kapatmış, Ortanın Solu tanımını Türkiye'ye kazandırmış ve sonunda parti başkanlığını Ecevit'e bırakmıştı.
Gerçekten böyle bir babanın oğlu olmak zor olsa gerek. Zira bir oğul olarak onu geçmek, ya da farklı bir alanda kendisini geliştirmesi gerekiyordu. Babası gibi olmak istedi mi? Bence olmak istemedi. Babasının onaylamadığı gibi de olmak istemedi ve bu ikisinin arasına şıkışıp kalmayı bilim ve teorik fizik çalışmaları ile aştı. Böyle de oldu. Teorik fizik konusundaki çalışmaları ile dünyada tanındı, Erdal İnönü. Zeki, esprili, söylenenden farklı anlamları çıkarabilen ve bunu da kolaylıkla ifade edebilen bir kişi idi. Gazetede yazılanlardan okuduğumuz gibi karısı kendisine "Erdal fare var mutfakta" dediğinde, "Ben kedi miyim?" cevabı ile hızlı çalışan zekasının bilim içeriğinde olduğu kadar, hayatın içinde de çalıştığını gösteriyordu.
Sonra kendisine yapılan önermeyi kabul ederek politikaya girdi. Ancak babası gibi olmak istemediği ve onu geçmek gibi bir niyeti olmadığı için ayrıca politikaya atılma kararı da bir dış önerme olduğunu farkettiği anda politika yapmaktan vazgeçti. Politikaya girmesi kendi kararı olmadığı için doğru değildi.
Lider üretemeyen politikadaki insanlarımız kendileri bir şey yapamadıkları için böyle bir kişiyi aramaya başladılar. Sonunda Erdal İnönü ikna edildi. Darbe sürecinden sonraki Türkiye'de solun birleştirilmesi konusunda yaptığı çalışmalar ve solu birleştirmiş olsa da istenen sonuç gerçekleşmemişti, bugünkü duruma baktığımızda. İktidarın seçilmiş de olsa atanmış da olsa genetik olarak devredildiği dünyamızda böyle bir yolu baştan seçmek istememişti.
Russell Crowe'un oynadığı ve oyun teorisini bulan John Nash'in hayatını anlatan filmden anlamamız gereken nokta aslında Erdal İnönü içinde geçerli sayılabilir.
Beautiful Mind (Akıl Oyunları) anlatılan aslında şu sayılabilir, bir yorum olarak. McCarthy döneminde topluma aktarılan anti-komünist düşünceler normal insanların beyninde bir hasara yol açmazken bir dahinin beyninde önce paranoya ve sonra da şizofreniye yol açtığıdır. Hayal gücü geniş olan John Nash komünist tehlikenin ülkesi için varolduğu ifade edilince bu konuda da hayal etmeye başlamış ve hayalle gerçeği karıştırır hale gelmişti. Daha sonra konulan şizofreni teşhisi ile hastaneye yatmış, şeker hastalarının halisünasyon görmediği düşünülerek, yanlış olduğu daha sonra fark edilen, deneysel şeker komasına sokulmaya başlanmıştı. Hiç bir yarar sağlanamamıştı, bu vahşi sayılabilecek tedavi oyun teorisi bulan dahi için.
Aslında Erdal İnönü'de dış önerme ile girdiği politik kısır ve vahşi sayılabilecek çekişmeleri içine çekilmişti, farkında olmadan. Kibarlığı, esprili ve sevecen olması ve İnönü soyadına sahip olması bir müddet için etkili olsa da, zekasını engelleyen, hayal gücünü daraltan kısır ve menfaate dayalı çekişmelerin içinde bulmuştu kendisini.
Kendi isteği ile politikaya girebilse idi, kullanabileceği kaynaklar oldukça fazla idi. Yaşadığı çevreden dolayı çok şey biliyor ve çok şey öğreniyordu. Ancak ne olduğunu bildiği siyaset sahnesinden uzak kalacağını yapmaya çalıştığı kariyer ile gösteriyordu.
Esprinin olmadığı, gücün, iktidarın ve hatta paranın etkili olduğu siyaset dünyasına girmesi ile yaşadıkları kendisini bunlardan koruyamadığı için kendisi de John Nash gibi tehlike altına giriyordu. Bu anlamda şu söylenebilir. Zeka bağlantı kurma hızı yüksek, algı seviyesi geniş, hayal gücü fazla olan insanların kendisini daha fazla korumaları gerektiği.
Teorik fizik konusunda bilgi üretebilen bir insanın en çok kullandığı ise hayal gücü olduğu için böyle kişilerin kendisini daha fazla korumaları ve dış önermeleri reddetmeleri gerektiğidir. Erdal İnönü bunu yapamamıştı. Girdiği siyasette hayal gücü sınırlanmış, esprilerini konumundan dolayı ciddiye alan insanların kapattığı çevresi içinde sıkışıp kalmıştı. Sonra politikadan çekildi, ancak siyaset aktörlerini de iyi tanıdığı için olabilecek sonuçları önceden yine hayal gücünü belirleyerek kendisini kötü hissetmeye başladı.
Daha sonra hastalığından kurtulamayacağını anladığında kendi üzerinde "deneysel tedavi" yapılmasına izin verdi. Bu bile kendisinin insanlara yararlı olmak konusundaki fedakarlığını gösterebilir. O durumda bile bilime katkıda bulunmaya çalışıyordu.
Mustafa Kemal Atatürk'ün kendi el yazısı ile yazdığı vasiyetinde burs bağlanmasını istediği gençlerden biri idi. Televizyondaki konuşmalarında kendisini bilge bir çocuk tavrı ile dinletirdi. Kavga etmeden, polemiğe girmeden anlatmak istediklerini anlatmaya çalışır, bunu da mütebessim bir yüzle yapabilirdi. Ömer ve Erdal İnönü'nün gençlik resimlerini albümlerinde gördüğüm Lemi İpekçi'nin adını da burada anmak isterim.
Lider olması istenmiş ama kendi isteği ile görev olarak yapmaya çalıştığı için lider olamamış ve bilim adamı kimliğinin etkisi her içerikte devam etmişti. Vefat haberini öğrendiğimde düşündüğüm bunlardı. Sempatik, espirili, gerçekte bir dahi olan ama bunun farkına kendisinin bile varmadığı bir kişi idi, Erdal İnönü. Görmesek, konuşmasak bile "orada" olması bize güven veriyordu, kendimizi iyi hissettiriyordu. Onu arayacağız.
Cengiz Eren
http://www.erenlp.com