Play Back
Bildiğiniz gibi play-back terimi televizyonlardan dilimize düşen bir kelime. Arka planda çalınan müziği veya sesi anlatan birlikte kullanılan bu iki kelime aslında düşündüğümüzden daha fazla şey anlatıyor olabili mi? Televizyon programların hızı ve stüdyo olanakları elvermediğinden sanatçılar kendi şarkılarını söylerken bu tekniği kullanırlar. Arka planda müzik çalar ve bu ses ekranda duyulur. Sanatçı ise elinde çalışmayan mikrofona şarkıyı söylüyormuş gibi yapar. Zira mikrofonu eline almasa play-back olduğu kolaylıkla anlaşılacaktır. Bazen ses ile dudaklar arasında senkronizasyon kaybolduğunda play-back yapıldığı anlaşılır, tabii sanatçının da play-back yapamadığı söylenebilir. Özellikle sanatçının kaseti yeni ise ve bütün şarkıları henüz ezberleyememişse, bu terslikler çok sık tekrarlanır.
Sanatçı ne kadar gerçekmiş gibi söylüyorsa o kadar iyi bir play-back üstadı olduğu söylenebilir. Bu iyi midir? Kötü müdür? Pek düşünülmez.
Başka İçeriklerde Play Back
Play-back aslında hayatın başka içeriklerinde de görülmektedir. Kendisine verilen rolü oynayan kişi de play-back yapmaktadır. Başkasının kullandığı kelimeleri ve cümleleri kullanmak da benzer şekilde play-back olarak adlandırılabilir. Bu sadece bu kadarla da kalmaz. Kendi hazırladığınız bir metni veya prezentasyonu aynı şekilde iki kez bile yapıyorsanız, ikincisinde play-back bile yaptığınız söylenebilir.
Kişisel Gelişim ve Play Back
Kişisel gelişim konusunda verilen seminerlerde de bu sıklıkla görülebilir. Tabii yazılan kitaplarda da. Bir kişi bir anlatıyı başlangıçtan bitişe kadar aynı şekilde ikinci kez anlatıyorsa play-back kişisel gelişimci olduğu söylenebilir. Kişisel Gelişim konusunda yazanlar eğer “copy-paste yazar” ise “play-back” yapıyor olmaları çok da anormal karşılanmamalıdır.
Üzerinde bir gramofonun ve bir köpeğin yer aldığı “His Master’s voice” yazan bir logoyu hatırlıyorum. Galiba gramafon markasının logosu idi, bu yazı ve şekil. Türkçe’ye ise “Sahibinin Sesi” olarak tercüme edilmişti. Gramofon plağı, teyp, kaset, cd ve şimdilerde mp3’ler üzerinde kayıtlı olanın binlerce defa seslendirilmesini sağlamaktadır. Bu şekilde kayıtlı olan bir şeyi birçok kereler dinlenebilir.
Şarkılar ve Kader
Ses ve müzik sanatçıları, besteci veya söz yazarının şarkılarını yeniden çalar ve söylerken aynı notaları tekrar etmekte veya aynı sözleri söylemektedirler. Bu da bir anlamda kayıtlı olan için play-back demektir. Sadece kendilerine ve seslerine göre bir yorum ortaya koyarak, az da olsa bir farklılık yaratırlar. Klasik müzik dünyasında bu kolaylıkla görülebilir. Yehudi Menuhin notalarını bildiği bir parçayı çalar ve ona kendi yorumunu da katar. Ne kadar çok şarkı veya nota biliyorsa ve bunu farklı yorumluyorsa o kadar ünlü bir sanatçı olur.
Şarkıcılar için sürekli olarak söyledikleri şarkılardan biri ve bir kaçı farkında olmadan kaderleri de olabilmektedir. Berkant’ın söylediği Samanyolu şarkısı bunu yazan ve söyleyen kişilerin hayatı boyunca sürecek ve sonra unutulacaktır. “Bir şarkısın sen, ömür boyu sürecek” sözleri bu sonucu yaratabilir mi? Benzer şekilde Mary Hopkin “Those were the days my friends”şarkısı ile büyük başarı kazanmış ancak daha sonra söylediği şarkıların hiçbiri bu başarıya ulaşamamış ve unutulmuştur. Bu şarkıyı yazan Beatles’te bu şarkıdan sonra dağılmış ve sonrasında ise bir araya gelememişlerdir. Benzer bir durum “Bu akşam ölürüm “ şarkısını söyleyen Murat Kekilli'nin de başına gelmiştir. Birden patlayan bu şarkı açıklanması uzun sürecek olan nedenlerden dolayı, Murat Kekilli bir daha benzer etkide bir şarkı yazamayacak veya söyleyemecektir.
Zihindeki Şarkılar
Bir şarkıyı dinlerken benzer süreç dinleyen kişinin zihinde de yaşanmaktadır. Bildiğiniz bir şarkıyı dinlemeye başladığınızda, zihninizdeki kayıtlarda play-back yapmaya başlamaktadır. Bilinen şarkının birkaç notası duyulduğunda zihnimizde şarkı çalınmaya başlamış demektir. Bu şarkı zihnimizde çalınırken şarkı ile ilgili duygusal bir durumda birlikte çağrılıyorsa, o zaman bu şarkının kişi tarafından sevildiği söylenebilir. Sanatçı bir ayrılık şarkısı söylüyorsa, dinleyen kişi de bu şarkıyı zihninde ayrıldığı sevgilisine söylediği anlaşılabilir. Böylece müzik sözleri, sözler, duyguları, duygular ise hissetmeyi sağlamaktadır. Dinleyen kişi de farkında olmadan yaşadığı boşluklarının büyüklüğüne göre duygusal yoğunluğu yaşamaya başlar ve davam ederler. Öyle ki bazı şarkılarda hüngür hüngür ağlandığı da olur.
Bu yazının konusu olmamasına rağmen iyi söz yazarları iyi sosyologdur da denebilir. Şarkıların içeriklerini toplumdaki geniş kesimlerin duygusal boşluklarının neler olduğunu fark ederek bunları şarkıları ile uyarmaya çalışırlar. Aşk en çok kullanılan içeriktir. Sonrasında ise ayrılık, ölüm içerikleri kullanılır. Son zamanlarda yoğun olarak cinsellik kavramı da şarkılarda etkili olmaya başlamıştır.
Bütün bunlar play-back davranışının yoğun şekilde kullanıldığını göstermektedir. Model başka içeriklerde de devam etmektedir. Masal ve fıkra anlatan kişilerde play-back yapmaktadır. Aynı şekilde başka kişilerin sözlerini kullananlar da aynı şekilde davranıyor denebilir.
Dış Dil Kullanımı Play Back'tir
Kişisel gelişim konusunda da play-back oldukça yaygındır. Zira verilen bilgiler içinde çoğunlukla daha önce ifadelendirilmiş kelime ve cümleler yoğunlukla kullanılmaktadır. Örneğin Konfüçyüs’ün bir cümlesi kullanıldığında farkında olmadan bir süreç de başlamaktadır. Bu cümleyi söyleyen kişinin zihninde Konfüçyüs’ün yeri de belirlenmektedir. His Master’s Voice veya Sahibinin Sesi tanımına uygun olarak Konfüçyüs o kişinin beyninde Master veya sahip olarak yer almakta ve Konfüçyüs binlerce yıl öncesinden o kişiyi yönetmeye başlamaktadır. Bu cümleleri dinleyen kişiler de bu cümleyi, cümleleri doğru kabul ettiklerinde benzer sonuç onların zihninde de gerçekleşmekte ve böylece Konfüçyüs’ün sahiplik alanı genişlemektedir.
Bu sadece bir örnek tabii ki. Kişiler neler yaptıklarının farkında olmayabilirler. Taa ki bu yazıyı okuyana kadar. Ama bu kadarla kalsa iyi . Bir de farkında olarak ve bilerek bu mesajları aktaranlar da olabilir mi? Başkalarının anlattıklarını veya sözlerini kullanan kişiler “dış dil” kullanarak, o bilgileri doğru kabul ettiklerini ve dinleyenlerinde doğru kabul etmeleri gerektiğine dair mesajı vermektedirler. Böylece bilgi aktarımı kişisel gelişimi durağanlaştırmakta ve bu bilgiyi anlatan kişilerde ortaya çıkan “öğrenilmiş gelişememezlik” süreci de başlamaktadır.
Hem bilgi sahibi olduklarını düşünen ama gelişemeyen kişilerde sorunlar giderek artmakta ve kişisel gelişimcilerden öğrendikleri “öğrenilmiş çaresizlik”’in gerçek olduğunu kabul ederek, kesilmeyi bekleyen kurbanlar haline dönüşmektedirler. Bu benzetme yazı kurban bayramında yazıldığı için içeriğe dahil edilmiştir. Yaratıcı düşüncenin ve yaratıcı düşüncenin sözelleştirilmesi, “iç dil” kullanılmaya başlanması ile “play-back” anlatılarınızın önüne geçecek ve “istenen sonuca” daha kolay ulaşmanızı sağlayacaktır. Bir denemenizde bir mahzur olmasa gerektir.
Beynimize Aktarılan Bilgiler
Beynimize aktarılan yazılı, sözlü, müzikli, şarkılı her türlü bilgiye dikkat etmek gereği gün gibi ortadadır. Zira her cümle farkında olmadığımız bir takım sonuçların beynimize aktarılmasına sebep olabilir. Kitaplarda, televizyon programlarında yorumlarda, yazılarda farkında olmadan alınan bilgilerin sonuçları daha sonra hayatımızda ortaya çıktığında şaşırmamak da gerekmektedir. Bundan kurtulmanın en kısa yolu ise kişinin kendisini korumasıdır. Anlatılan konu kendi sesi ile mi yoksa sahibinin sesi olarak mı aktarılıyor, bu ayrımın fark edilmesi, korumayı çok daha kolaylaştırabilir. Mevlana bile “artık yeni bir şeyler söylemek lazım” cümlesini söyleyene kadar yaratıcılığını kullanmamış olsa gerektir. Bu cümleyi söyledikten sonra başkaları Mevlana’nın cümlelerini bize aktarmaktan başka bir şey yapmamıştır.
Daha da ileri giderek size önerilen bir hayatı yaşaıyorsanız da, hayat boyuyunda "long play-back" yapıyor olabilirsiniz. Ancak bu durumda şarkının sonu hiç de istediğiniz gibi bitmeyebilir. Dünyayı değiştiren insanlara bakıldığında play-back değil, sadece kendi istediklerini yapan insanlar olduğunu da görürüz. Ama nasıl yaşayacağınıza dair bir karar vermeniz gerekiyorsa, bunu sadece siz verebilmelisiniz.
Yeni şeyler söylemekten de ileri olarak kendi dilimizi oluşturup kendi cümlelerimizi dış dil etkisinden uzakta kelimelendirmeye başladığımızda yaratıcılığın kullanılmaya ve sınırların ötelenmeye başladığını siz de kolayca görebilirsiniz, kendinizi hiç olmadığı kadar iyi hissederken.
Bu yazıdan sonra play-back, play-back olmaktan çıkacaktır. Daha da iyi anlaşılabilmesi için son cümle şu olabilir. “No Play-back, No copy-paste, please”.
Cengiz Eren
http://www.erenlp.com
Kişisel Gelişim Posta NLP YazılarındanKGM Kişisel Gelişim Müteahhitliği Bir Kishileaks yazısı daha Üstün Dökmen Kişisel Gelişim Dergisi Röportajı